-
Dünyada Kitap Palahniuk’tan Boyama Kitabı Dünyayı kasıp kavuran boyama kitabı çılgınlığına Chuck Palahniuk da katıldı. “Dövüş Kulübü” kitabıyla tanınan yeraltı edebiyatı yazarının yarattığı sahneler ise öyle her bo
-
Atatürk Olsa Ne Söyler, Ne Yapardı? Hıfzı Topuz’un kültür dünyamıza armağanı olan yeni yapıtı, “Atatürk Sesleniyor/Gazi ile Sohbetler ve Anılar” adını taşıyor. Adının da ortaya koyduğu gibi, Hıfzı Topuz bizlere, içinde bulunduğumuz soru
-
Melih Cevdet Anday Külliyatı Türkçe edebiyatın mihenk taşlarından Melih Cevdet Anday 2002 yılındaki ölümüyle ardında devasa bir külliyat bıraktı. Şiirler, romanlar, denemeler, tiyatro oyunlarından oluşan bir edebiyat külliyatı. S
-
İnsanın Yarattığı “Uygarlık” Homo sapiens kendi türü (insansılar) içinde en zayıf halka sayılabilecekken nasıl olup da bugün dünyanın baskın türü haline geldi? Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü? Para neden herke
-
Görkemli Bir Kaybeden: Karl Ove Herkesin aşk üzerine söyleyebileceği şeyler vardır elbette. Ama herkesin yaşadığı coşkuyu anlatabileceği bir kelime dağarcığı yoktur. Aşk hikâyelerini okumayı severiz. Onların içerisinde yaşadıklarımı
-
Başka Bir Dünya, Başka Bir Köy Bugün dünyada –“gelişmiş” olanlar dahil– pek çok ülkede çoğunluk; barınma, eğitim, sağlık ya da kültür gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. İşsizlik ya da emek sömürüsü, günümüz ek
-
Bizans Hikâyeleri ve Gerçekler Bizans tarihine ilişkin araştırmalarıyla ünlü Radi Dikici, konuya daha geniş bir açıdan bakan yazılarını bu kitapta bir araya getirdi. Bu derlemenin en önemli yanı tarihsel olarak bazı bilinmeyenlerin
-
Ahmet Ümit’in Romancılığı Üzerine Türkçe edebiyatın çok satan yazarlarından Ahmet Ümit’in romancılığı üzerine kuramsal bir çalışma olan “Yazınsal Yapıt ve Ahmet Ümit Nasıl Okunabilir?” Everest Yayınevi etiketiyle okura sunuldu. Onur B
-
Güncelin Polisiyesi Edebiyat dünyamızda romanlar derin olanlar ve kolay okunanlar biçiminde tasnif edilmiştir. “Polisiye” ikinci gruba dahil sayılmıştır haksızlık edilerek. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı en iyi örnekti
-
Gittikçe Uzayan Tesadüfler Zinciri Polisiye teorisiyle ilgili kitaplara ayrıca bakmak lazım nasıl adlandırılıyor diye ama ben genel olarak “acemi dedektif” hikâyeleri olarak nitelendiriyorum. Örneğin, yakın bir zaman önce “Şeytan Tüyü”
-
Hikâye İyi Ama... Yalnız romanlar değil, irili ufaklı bütün edebi metinler okurun gözünde öyle ya da böyle bir imgeye teslim olur; o imgenin çağrışımlarıyla anılır ve okunur. Bu durum her ne kadar insan zihninin çalışm
Atatürk Olsa Ne Söyler, Ne Yapardı?
Hıfzı Topuz’un kültür dünyamıza armağanı olan yeni yapıtı, “Atatürk Sesleniyor/Gazi ile Sohbetler ve Anılar” adını taşıyor. Adının da ortaya koyduğu gibi, Hıfzı Topuz bizlere, içinde bulunduğumuz sorunları aşmak için Atatürk’ün sohbetlerinde, anılarında yer alan görüşlerini güncel olaylardan yola çıkarak aktarıyor; Atatürk’ü sahiplenmemiz, görüşlerini hayata geçirmemiz gerektiğini güncel sorunlarla birlikte vurguluyor.
Hani önemli olaylar karşısında “Atatürk hayatta olsa, bu konuda ne derdi” ya da “Atatürk hayatta olsa, bu konuyu şöyle çözerdi” diye onun görüşlerine başvurur, onu özleriz ya. İşte “Atatürk Sesleniyor” kitabı da bu tür sorulara ve sorunlara Atatürk bakışıyla yanıt getiriyor.
Başarılı bir kapak grafiği, çekici bir sayfa düzeni ve güzel bir albüm yanı sıra; içindekiler, sunuş, dipnotlar, kaynakça, adlar dizini hepsi yerli yerinde…
Hıfzı Topuz, çok seçme bir kaynakçadan yararlanarak, kendi yaşam birikimlerini katarak, günümüz sorunlarına ışık tutacak bir yapıt ortaya koyuyor. Öyle ki yazdığı hangi konuyu alırsanız alın, bu konuda Türkiye’yi yöneten işbaşındaki siyasal iktidarın demokrasiden uzak, insan haklarında uzak, nasıl bir yanlış, nasıl bir tutarsız yol izlediğini görüyorsunuz. Doğru, bilimsel, mantıklı yol haritasını da Atatürk’ün değerlendirmelerinde buluyorsunuz.
Şimdilerde güncel olan “başkanlık” sevdasını alalım! O konuda Atatürk’ün görüşlerini öğrenme olanağınız var. Onca yetkiye, tek adamlığa karşın neden başkanlığı istemediğini, neden halifeliği elinin tersiyle ittiğini Hıfzı Topuz’dan öğreniyorsunuz. Diyor ki Hıfzı Topuz: “Diktatörlerden ve dalkavuklardan hiç hoşlanmazdı. Başkanlık sistemine hiç özenmedi. Tartışmaya bayılır, demokratik muhalefete saygı gösterirdi. Yakınlarından eleştiri beklerdi. Hiç şiddete başvurmadı mı? Başvurdu, ama şiddet uygulayanlara karşı... Anadolu’da IŞİD gibi bir barbarlık rejimi kurmaya çalışanlara karşı ... Türkiye’yi Ortaçağ’ın karanlıklarına sürüklemek isteyenlere karşı, emperyalist ajanlarına karşı... “
Kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Acaba şu konuda Atatürk ne düşünmüş diye, her yeni yazıyı soluksuz, yararlanarak okuyorsunuz.
Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm’de: “Devlet Yönetimi, Başkanlık” konusu irdeleniyor. Bu bölümde Eleştiriye Karşı Hoşgörü; Atatürk ve Meclis’te Muhalefet; Atatürk ve Başkanlık Sistemi; Atatürk ve Faşizm; Atatürk ve Komünizm gibi dikkat çekici başlıklar var.
İkinci Bölüm: “Sıcak Dostluklar, Duygusal Anlar” başlığıyla sunuluyor. Üçüncü Bölüm’de: “Tarihe Tanıklık Eden Anılar”dan söz ediliyor.
“Sıcak Dostluklar, Duygusal Anlar” başlığını taşıyan ikinci bölümdeki Afet İnan’dan Hıfzı Topuz’un aktardığı anı Atatürk’ün günlük yaşamdaki içtenliğini de çok güzel yansıtıyor:
“Atatürk genelde tüm resimlerinde çatık kaşlı ve sert bakışlıdır. Ben onun neşeli bir tek salıncaktaki resmini bilirim. Oysa Atatürk’ü yakından tanıyanlar onun özel yaşamında ne kadar neşeli olduğunu anlatırlar. Aktardığımız bazı anılarda da Atatürk’ü pek keyifli bir insan olarak görüyoruz.
“Afet İnan Atatürk’ün neşesi konusunda şöyle diyor: Atatürk neşeli olmayan insanlardan iki türlü şüphe ederdi. ‘Ya hastadır, ya da o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir derdi vardır,’ derdi.
“Atatürk özellikle gezilerinde çok neşeli bir insan olurdu. Birgün İçel’de, kafile halinde bir çiftliğe gidiyorduk. Vasıf Çınar, Recep Peker ve daha birçok arkadaş vardı. Yol çok kötüydü. Bataklıklar içinde otomobille ilerlemek imkânı yoktu. Belki de geri dönmemiz gerekiyordu. Oysa Atatürk bir hedef belirttikten sonra asla ondan geri dönmezdi.
“Otomobilden indik. Taş çeken arabalardan birine bindik. Atatürk arabacıyla neşeli bir konuşmaya koyuldu. Böylece bataklığı aşarak gideceğimiz yere ulaştık. Çiftlik, küçük ve iki katlı bir ev, yanında bir fırın ve amelelerin yemek yediği yerden oluşuyordu. Akşamüstüydü, gökyüzünü kara bulutlar kaplamıştı. Yağmur boşandı boşanacaktı. Barınacağımız bir yer yoktu. Yağmura yakalanmamak için geri dönmek daha doğru olurdu. Oysa Atatürk bunlara hiç aldırmıyor, çiftlik işleriyle uğraşıyordu. Bir an büyük bir neşeyle yanımıza geldi. ‘İncelemeler bitmeden buradan ayrılmayacağız,’ dedi.
“Ameleler yemeğe geçmişlerdi. Biz de onlara katıldık. Yumurta ve peynirle yenen çiftlik ekmeği herkese pek lezzetli geldi. Yağmuru unutmuştuk. Atatürk fırıncıyla o kadar neşeli konuşuyordu ki, bütün düşünceler dağılmıştı. Edindiğim izlenim Atatürk’ün neşeli ve hâkim karakteriyle çevresini etkilediğiydi. Onu dinlemek insana büyük bir ferahlık veriyordu.”
Hıfzı Topuz, kitabın “Sunuş” yazısında şunları vurguluyor: “Sömürge halklarına bağımsızlık ve özgürlük yollarını gösterdi. Konuştuğu bütün yabancıları kendine hayran bıraktı.
“Hurafelere değil, akla ve bilime inanıyordu. Osmanlılığa, padişahlığa, halifeliğe hiç özenmedi. Mutlu gelecekleri çağının aydınlıklarında aradı. Kimliğini gizleyerek halkın arasına karışmanın özlemi içindeydi. Kadınları yüceltti. Laik eğitimin temellerini attı.
“Bu kitapta onun yakın dostlarının anılarında rastladığı: söyleşilerden alıntılar yaptım. Resmi demeçlerden, söylevlerden değil... Bir de az çok kendi anılarımı, gözlemlerimi ekledim. Ben bu sıcakkanlı, insancıl Atatürk’ü çok sevdim ve çok özlüyorum. O, içimizden biriydi. Onun gibisi bir daha hiç gelmedi ...”
“Sunuş” yazısını şöyle bitiriyor: “Ama hiç belli olmaz, gün doğmadan neler doğar ...”
Ne diyelim, diline, kalemine, yüreğine sağlık Hıfzı Topuz usta…
“Atatürk Sesleniyor/Gazi ile Sohbetler ve Anılar”, Hıfzı Topuz, 256 s., Remzi Kitabevi, 2016